Meral TAMER Fotografi: 9979 bayt Enkazın baş sorumluları kim?
       Müteahhitler sorumlu. Belediyecilerin sorumluluğu daha da fazla. Ama Türkiye'nin son 40 yılına damgasını vurmuş bir politikacıyı da unutmamak gerek

       7.4 şiddetindeki depremin artçı şokları giderek seyrekleşiyor. Ama o korkunç depremi hasarsız atlatmış olanların bile, TV'deki deprem sonrası görüntüleri izledikten sonra psikolojik dünyalarındaki artçı şoklar giderek büyüyor.
       Hepimizde derinleşen bir hüzün, yardıma koşamamanın ezikliği ve sadece kendi cebini düşünen geçmiş belediye ve devlet yöneticilerine karşı artan bir öfke...
       ANAP ve DYP iktidarlarının sorumsuz belediyecileri herhalde şu günlerde kaçacak delik arıyorlardır. Meydan nasıl da tümüyle onlara bırakıldı? Sivil toplum adına sesini yükseltmek isteyen vatandaşlar, medyadaki kimi arkadaşlarımızın da maalesef katkılarıyla! nasıl da susturuldu?
       Balık baştan kokar! Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in her birinin ne mal olduğu son dönemde iyice açığa çıkmış "has evlatlarıyla" (kayınbiraderi Ali Şener, müteahhit Kamuran Çörtük ve batık işadamı Cavit Çağlar) çektirdiği "büyük aile fotoğrafı"nın tam deprem öncesinde bir gün arayla hem Radikal, hem de Milliyet gazetelerinin birinci sayfa manşetlerinde yer alması ne büyük raslantı!

Enkazın baş sorumluları

       Siyasetimizin son 40 yılına damgasını vurmuş bu zat, bugün artık benim gözümde deprem sonrası enkazın da baş sorumlusu. Dileyenin dilediği gibi at koşturabildiği, yasaların fütursuzca çiğnendiği, kamuyu kollama adına hiçbir olumlu adımın atılmayıp, tam tersine halkı soyup cepleri doldurma üzerine bir tezgahın düzen haline getirildiği bu ülkede rahmetli Turgut Özal'ın hakkını! kimse yiyemez. Ama Demirel'in 40 yıla yayılmış kilit rolünü! de artık açıkça telaffuz etmenin zamanı geldi galiba.
       Tüketici köşemize yıllardır gelen şikayetler nedeniyle belediyelerin bu depremde müthiş sorumlulukları olduğundan kuşkum yok. Müteahhitlerin sorumlulukları da günlerdir yazılıp çiziliyor. Ama sanayicilerimizin bilinçsizliği de akıl alır gibi değil. Gitmişler Türk sanayinin önemli bir bölümünü, tam da fay hattının üzerine kurmuşlar. Dünyanın en muteber yabancı ortaklarını da yanlarına alıp fay hattı üzerinde en modern tesisleri inşa etmişler. Denize yakın diye, İstanbul'a yakın diye... Herhalde başka nedenleri de vardır.

Vatandaşın suçu yok

       Tüketici olarak bizler, herhalde bu olayda en az sorumluluğu olanlarız. Bir kere çoğumuzun zar - zor başını sokacak bir göz evi var. Dolayısıyla "ev iyi mi yapılmış, kötü mü" diye inceleme lüksü yok.
       Gazetedeki odamın penceresinden dışarı baktığımda, şu anda tam karşımda otoyolun bitimindeki çayırlara kurulmuş onlarca çadır var. Çadır dediysem öyle sahici çadır falan sanmayın. Battaniyeler, yorganlar ve çarşaflardan oluşan, sopalarla tutturulmuş barınaklar...
       Bu görüntünün hemen ardında ise sıvasız, tepelerinde filizleri duran gecekondular... Burası Bağcılar. İstanbul'da Avcılar'dan sonra depremden en fazla zarar gören ikinci yöre. Herhalde çadırdakilerden bir bölümü de evleri yıkılmış olanlar. Depremin merkez üssü İstanbul'a daha yakın olsaydı, gazetedeki odamdan görebildiğim sıvasız gecekondulardan da eser kalmazdı...
       Vatandaş bunu yapmasın diyemezsiniz. Çünkü alternatifi sokakta oturmak. Ama bunun yapılmasına engel olmak devletin ve belediyelerin hem görevi, hem de sorumluluğu. Tabii bu arada belediyeler ve resmi mercilerle işbirliği içinde buralara gecekonduları diken Mafyamızın da hakkını yememek lazım. Dolayısıyla ekmek parasını zar zor kazanabilen kesim "sen neden oralarda yaşıyorsun, o gecekonduyu yaptın" diye suçlanamaz.
       Hangi evde oturacağının tercihini yapabilecek mali güce sahip olanlara ise doğru bilgiyi kim verecek sizce? Üçkağıtçı müteahhit mi, yoksa çoğu rüşvet almadan adımını atmayan ANAP'lı ve DYP'li eski belediyeciler mi?
       Elbette az sayıda da olsa müteahhidin de namuslusu, belediyecinin de halka hizmet etmek için bu göreve talip olmuş olanı (neyse ki son seçimlerde çoğundan kurtulduk) var. Ama onca eğrinin arasında doğruyu nasıl ayırdedeceksin?

Müteahhidin oturduğu ev daha güvenli

       Deprem gecesi ayırımına vardım ki, müteahhidin kendisinin oturduğu apartmanda oturmak çok güvenceli bir çözüm olabilir. Adamın kendi hayatını tehlikeye atmak istediği herhalde düşünülemez.
       Bundan sonrası için yaptırmamız gereken ise evimizin depreme ne kadar dayanıklı olduğunun sağlıklı bir tesbiti. Ben kendi hesabıma sitedeki komşularımı ikna edebilirsem, bedeli ne olursa olsun ödemekten kaçınmayıp apartmanlarımızın deprem dayanıklılığının ölçtürülmesinden yanayım. Tabii bu arada apartmanımızın üzerinde bulunduğu zeminin de deprem dayanıklılığını ve kalitesini ayrıca öğreneceğim.
       Dün TV'de izledim. Avcılar'da depremden 24 saat sonra enkazın altından sağ çıkan bir hanım, "bizim ev her kamyon geçişinde sallanırdı zaten. O yüzden sarsıntı başladığında deprem olduğunu bile anlamadım" diyordu. Ama bugün artık hepimiz biliyoruz ki, Avcılar'daki yapılaşma kayan bir zemin üzerinde oturuyor.
       Evleri kayan zeminin üzerinde olanlar, belki önümüzdeki dönemde imkanları ölçüsünde daha sağlam zeminler üzerindeki yörelere taşınmayı da düşüneceklerdir.

Evinizi depreme karşı güçlendirmeniz mümkün

       Yine kendime döneyim. Evimizin deprem dayanıklılığını ölçtürdükten sonra ve eğer yeterince dayanıklı çıkmazsa (umarım dayanıklı çıkar) anlayabildiğim kadarıyla çok da abartılı bir harcama yapmadan demir putreller, yeni kolonlar falan ekleyerek depreme dayanıklı hale getirilmesi mühendislik açısından pekala mümkün. Nitekim asistanlarımdan Pınar Figen'in Avcılar'daki evi depremde hasar gördü. 5 katlı apartmanın taşıyıcı kolonlarından biri eğrildi. Demirler dışarı fırladı. 2 gündür apartman tamir ediliyor. Eğrilen kolon tepeden delinerek demirleri yeniden yerleştirilip tekrar beton dökülüyormuş. Eğrilen kolonun taşıma işlevi ise tamir süresince -geçici olarak yerleştirilen- başka taşıyıcılara devredilmiş.
       Evleri depreme dayanıklı hale getirmek konusunda, kendi ülkeleri de deprem kuşağında olan ve büyük depremler yaşamış Japonların çok uzman olduklarını biliyoruz. 1980 sonrası Türkiyesi'nin devlet ve yerel yönetimler düzenine yabancı oldukları için bizim gözümüzde güvenilirlik açısından da herhalde bayağı yüksek prestijleri var. Umarız hasarlar kaldırılıp yaralar biraz sarıldıktan sonra evlerimizi depreme daha dayanıklı hale getirmek konusu gündeme gelir ve karşımızda da başta Japonlar, bu konuda deneyimli ve güvenilir firmaları bulabiliriz.
       Ayrıca ben, evimizin deprem dayanıklılığı ile ilgili bilgileri DSP'li Mustafa Sarıgül'ün başkanı bulunduğu Şişli Belediyesi'nden alacağım için gönül rahatlığı içindeyim. Zira geçmiş dönemdeki ANAP'lı 2 belediye başkanına da (Gülay Aslıtürk ve halefi Cüneyt Akgün) o kadar inanmıyordum ki, böyle bir durumda dilleriyle kuş tutup bana en doğru bilgileri aktarmış olsalar bile ciddiye alamaz, kuşku içinde yaşamaya devam ederdim.


Meral Tamer - Milliyet - 20.08.1999
Yazara E-Posta: mtamer@milliyet.com.tr