Meral TAMER Fotografi: 9979 bayt

7.4'lük deprem, Demirel'i sarsmaz!
       Okur soruyor: Televole sanatçılarını devlet sanatçısı yaptınız da AKUT gönüllülerini Çankaya'ya çağırmayı neden düşünmediniz?
       Okur hatırlatıyor: Erzincan depreminde yıkılan SSK hastanesinin ilk müteahhidi Demirel'di.
tamer1.jpg
       Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e karşı yıllar boyu içimizde birikmiş ne büyük bir öfke varmış meğer. "Enkazın baş sorumlusu kim?" başlıklı yazım üzerine gazeteye telefon, e - mail ve faks mesajları adeta yağdı. Demirel'e karşı öfke selinin bu boyutlarda olduğunu hayal bile edemezdim.
       O yazıyı "cesaret gösterip yazabildiğim" için birkaç gündür okurlarımın gözünde gerçek kahraman mertebesine yükselmiş bulunuyorum. (Oysa ben o yazıyı yazmanın cesaret gerektirdiğini doğrusu hiç düşünmemiştim. Hala da düşünmüyorum. Hiç tanışmadığımız okurlarımın yanı sıra beni yıllardır tanıyan dostlarımın bile aynı görüşte olmalarına açıkçası şaşırdım.)
       Demirel yazısının Milliyet okurları üzerindeki etkisi, Türkiye aleyhtarı Geceyarısı Ekspresi filmini yine ısıtıp önümüze koydukları için halkı protestoya çağırdığımız Sony'ye gösterdikleri sert tepkiden farklı değil. Sony örneğinde Türk düşmanı 21 yıllık bir filmdi söz konusu olan. Okurun gözünde şimdi de benzeri bir durum söz konusu demek ki!
       Okurlarımız, gönderdikleri yazıları mutlaka yayınlamamı, bu konuyu gündemde tutmamı, hatta kampanya haline dönüştürmemi, Demirel istifa etme noktasına gelinceye kadar bu işin peşini bırakmamamı, diğer köşe yazarlarının da Demirel'in gerçek yüzünü açıkça gözler önüne seren yazılar yazmalarını istiyorlar.

Demirel'in istifası mı?

       Depremin ardından duygularımı dile getirdiğim o yazıyı yazarken, Demirel'in istifasını aklımın ucundan bile geçirmemiştim. Hƒlƒ da farklı düşünmüyorum. Defalarca indirildiği o sandalyeye mıh gibi yapışmasının ardındaki nedenleri düşündüğümde, bundan sonrası için farklı davranmasını gerektirecek bir durum da yok ortada.
       Ancak okurlarımız bu konuda daha iyimser. Örneğin İstanbul'dan yazan genç okurum Hasan Ünal bakın ne diyor:
       "Meral abla sen, 7.4 şiddetindeki Marmara depreminden daha elim ve daha vahim bir yaraya parmak bastın. Türkiye'de yeni bir sivil hareketin başlama vuruşunu yaptın. Demirel Türk siyasi hayatından çekilinceye kadar, bu depremler daha da şiddetlenerek devam edecektir. Cesaretini yitirip tereddüte düşecek olursan bil ki biz gençlerin gücü, sonuna kadar senin arkanda olacaktır."
       Türkiye'de böylesi bir sivil hareketi başlatmak haddime düşmemiş. Ama keşke bu depremin enkazından, Demirel türü politikacılara istifadan başka seçenek bırakmayacak bir sivil toplum hareketi filizlenebilse... Belki de depremden hasar görmeden çıkan vatandaşlara düşüyor bu görev.

İnci Baba'nın can dostu

       Ankara'dan faks gönderen Prof. Dr. Yücel Kanpolat'ın "izninizle bazı hatırlatmalar yapmalıyım," dedikten sonra sıraladığı maddeler de belki Demirel olayının yeni baştan düşünülmesine yardımcı olabilir:
       1 - Türkiye'de devlet ihalelerini bir soygun sistemi geleneği haline getiren İnci Baba, hangi siyasetçinin can dostudur?
       2 - Devletin onca işi varken, hangi üst düzey çok sayın yetkilisi cuma kahvaltılarını Kamuran Çörtük'le yapar?
       3 - Sayın Cavit Çağlar'ın seçim gezileri için altına özel uçağını verdiği yüzyılın devlet adamı kimdir?"
       Cemil Turan adlı okurumuza göre Demirel'in geçen hafta başı gazetelerde yayınlanan aile fotoğrafında yer alması gereken bir başka kişi ise Cavit Çağlar'ın dünürü Emin Hattat! Turan mektubunda bizlere ayrıca çok önemli bir olayı hatırlatıyor:
       "Erzincan depreminde tamamen yıkılan SSK Hastanesi'nin ilk müteahhidi Demirel'dir. SSK Hastanesi yerle bir olduğunda, yanındaki bina sapasağlamdı. 1964'te AP genel başkanı olunca inşaat işlerini devretti. Dolayısıyla proje ve temel Demirel'e aitti. Ayrıca Demirel'in inşaatı devrettiği kişinin gizli kƒr ortağı ve tanıdığı olmaması düşünülebilir mi? Böyle kƒrlı bir işi karşılıksız devreder mi? Demirel devleti bir de böyle zarara uğratmış kişidir.
       Erzincan depremi günlerinde bu olay çok kısa bir süre basında konu oldu. Yıldırım Akbulut bir demeç verdi, kısa bir karşı cevap verildi ve sonra da konu unutuldu."
       Okurumuz Alaaddin Aktaş ise "emeklilik yaşı, 2 kez çeşitli liderler tarafından rayına oturtulmuşken, Sayın Demirel kanunu iptal ettirerek halkı aldatmıştır" dedikten sonra "birkaç yürekli yazar daha olsa, bu zatın ciltler dolusu olumsuzlukları, ihmalleri ve hatta belki de ihanetleri çıkar ortaya" diyor.

Planın yerine pilavı koyanlar

       Okurumuz Şakir Esen ise "bööyyüük Türkiye" ve "dün dündür, bugün bugündür" kadar olmasa da Demirel'in zihniyetini ortaya koyan bir başka ünlü sözünü hatırlatıyor:
       "Bugünkü enkazın asıl nedeni, 1960'lı yıllarda bizzat Sayın Demirel'in dile getirdiği "bize plan değil pilav lazım" zihniyetidir. 1965'ten itibaren Türkiye'ye maalesef bu felsefe hakim olmuş ve damgasını vurmuştur. Toplumumuz 1965'ten beri plansızca yenen pilavları şimdi kusuyor."
       Antalya'dan yazan avukat Erdoğan Kalkan "enkazın baş sorumlusu, fotoğraftakidir. Çünkü icranın başında yer almak demek, yetki sahibi olmak demektir. Yetki sahibi, sorumlu kişidir!" sözleriyle başladığı faks mesajında Demirel'e şu soruları soryor:
       1 - Yurt dışından yardıma gelen kurtarma ekipleri teknoloji yoğun aletlerle arama yaparken, 40 yıldır siz bu konuda ne yaptınız? Hangi emir ve talimatları verdiniz? Mühendis diplomanıza rağmen bilmiyor muydunuz bu ülkenin fay hattında olduğunu?
       2 - Bu ülkenin hiçbir sorununu çözemediğiniz için midir koltuğu bırakmayışınız? Kendini başarılı bulan kişi dinlenmek için kenara çekilir.
       3 - "GAP'ı gaptırmam" demek icraat değildir. GAP'ta domates üretmek tarımdır. Domatesin genleri üzerinde oynamak teknolojidir, icraattır, bilimdir. Siz teknoloji, icraat ve bilim adına ne yaptınız?
       4 - Önceki yıllarda yaşanan sel ve deprem felaketleri üzerine, hangi ilin valilerini çağırdınız da "doğal afetler ve terörist faaliyetlere karşı ne gibi sivil savunma çalışmalarınız var" diye hesap sordunuz?
       5 - Bir avuç aydın ve sorumlu insanın faaliyeti olan AKUT'a karşı ne tür bir moral destek verdiniz? Televole sanatçılarının Devlet Sanatçısı yapıldığı Çankaya'ya AKUT gönüllülerini çağırmayı niye düşünmediniz?"
       Adapazarlı okurumuz Ahmet Güncü ise yılların hayal kırıklığını dışa vuruyor: "1967 yılında deprem olduğunda Demirel bize gelip bütün yaralar sarılacak, dedi. İktidarı döneminde 4 kere imar affı çıkaran bu zat 30 yıl sonra gelmiş yine aynı şeyi söylüyor!"

Kardeş kavgasından da sorumlu, irticadan da

       Yazımın bir kampanyaya dönüşmesini dileyen okurlarımdan Sinan Malkoç ise düşüncelerini şöyle dile getirmiş:
       "Türkiye'yi yıllardır idare eden muhterem, bugün sütten çıkmış ak kaşık gibi baba! rolünü üstlenmiştir.
       Şurası bir gerçek ki, bu kişi ve etrafındaki değişmeyen anlayış, Türkiye'deki tüm düzensiz işlerin, yanlışlıkların, adam kayırmanın, irticanın, kardeş kavgasının, sol ve sağ çatışmasının (yazılacak daha çok gerçek var) baş sorumlularıdır. 1965'ten beri ülke bu felsefeyle yönetilmektedir. Zaman zaman kendilerine yapılan müdahaleden ise halkın acıma duygularını sömürerek malesef daha güçlü olarak geri gelmektedirler.
       Türkiye'yi 1965'ten beri bir devlet değil, kabile zihniyeti ile yönetmişlerdir. Politikacılık bu kişi ve kişilerden ötürü ülkeye gerçekten hizmet edecek kişilerin kaçtığı bir meslek haline gelmiştir.
       Kampanyanızın devam etmesi halinde çok destek bulacağına inanıyorum. İnsanlarımızın, gerçekleri sizlerle anlayarak gerekli radikal değişimleri yapması umudu ile..."
       Telefonlarını yanıtlayamadığım ve yazılarına yer veremediğim çok sayıda okurum ve dostlarımdan özür dileyerek son sözü Ankara'dan yazan yüksek mühendis Tahir Turhan'a bırakıyorum:
       "Bu felaket konusunda tek kelime söylemeye hakkı olmayan, görüşlerini belirtmeye hiç mi hiç hakkı olmayan tek kişinin Demirel olduğunu belirtmek isterim."


Meral Tamer - Milliyet - 24.08.1999
Yazara E-Posta: mtamer@milliyet.com.tr