Meral TAMER Fotografi: 9979 bayt

Demirel'in tekzibi ne işe yarar?
       Sayın Cumhurbaşkanı'na, tam da görev süresinin uzatılması gündemdeyken bu tür bir tartışmanın açılmasını acaba avukatları mı telkin ettiler, yoksa aile fotoğrafındaki yakın dostları mı?

       Demirel adına avukatı Ceyhan Mumcu (Uğur Mumcu'nun ağabeyi) tarafından kaleme alınan cevap ve düzeltme metnini önceki gün bu köşede hepiniz gördünüz. Bu "hepiniz" sözcüğünü göğsümü gere gere yazabilirim. Zira sayın Cumhurbaşkanı'nın cevabi metni yayınlandığından bu yana Milliyet okurlarından ve hatta okumayanlardan (nereden haberleri olduysa) gelen destek telefonlarını, faks ve e - posta mesajlarını başka türlü izah etmem mümkün değil.
       Gazetemiz yöneticileri sağolsunlar, bu özel ilgiyi dikkate alarak yarım sayfalık köşemi, bugün için tam sayfaya çıkardılar. Böylelikle sayın Cumhurbaşkanı, sizlerin görüşlerini de -çok az bir bölümünü de olsa- yandaki ve alttaki sütunlarda daha geniş öğrenme olanağı bulabilecek.
       Sevgili Haslet de köşemize konuk bugün. Demirel'e ve Ceyhan Mumcu'ya tepkisini yandaki enfes karikatürüyle dile getiriyor.
       Bu arada tanıdık - tanımadık pek çok okurum nedense beni pek merak etmiş. Beni bilgisizlik ve düzeysizlikle suçlayan hakaret dolu yazının köşemde yayınlanmasını, gazete yönetiminin bana karşı bir tavrı olabileceği kaygısını duymuş ve en azından bu konuda susturulabileceğimden endişelenmiş. (Zira son dönemde tekzip metni yayınlayan gazete kalmadı pek. Avukatlardan gelen metni yayınlamazsanız, mahkeme kararı ile metin bir ay içinde yeniden önünüze gelebiliyor. Ama genelde 30 milyon liralık para cezası tercih ediliyor ve tekzip hiç yayınlanmıyor.)
       Benim için kaygılandığınızdan dolayı hepiniz sağolun. Ama kesinlikle yok böyle bir şey. Tam tersine Uğur Mumcu'nun ağabeyi Ceyhan Mumcu'yu, ülkemizin son 40 yılına damgasını vuran Süleyman Demirel'in avukatı olarak karşımda gördükten ve yazılan metne gerek Türkçe imla kuralları, gerek cümle düşüklükleri ve gerekse benim yazılarımı kavrayış düzeyi olarak müthiş şaşırdıktan sonra, bu metni sizlerle paylaşmaktan beni kimse alakoyamazdı. Gazete yönetiminin büyük bölümünün ve İstanbul'daki avukatlarımızın tekzip metninin yayınlanmaması konusundaki telkinlerine rağmen metnin yayınlanmasında ben ısrarcı oldum. Cumhuriyet gazetesinde 18 yıl birlikte çalıştığım arkadaşım Uğur Mumcu'nun ağabeyinin, Demirel'i bana karşı savunmak üzere nasıl karşıma çıktığını göresiniz diye...
       Hepimizi dünyada temsil eden Sayın Cumhurbaşkanımız adına yazılan bir metnin yakışıksız üslubuna, imla hatalarına ve cümle düşüklüklerine şaşasınız diye...
       Ali Şener, Kamuran Çörtük ve Cavit Çağlar'ın avukatlığının, (tıpkı aile fotoğrafında olduğu gibi) Demirel'le ilgili bir tekzip metninde de yer aldığına tanık olasınız diye...
       Ağabeyi tarafından kaleme alınmış ve Çağlar'ı Ai Şener'i ve Demirel'i savunan o metni Uğur Mumcu görseydi acaba ne derdi? Ben bu metni aynen yayınlayarak, karşı tarafın cevap hakkına duyduğum saygıyı ve onların sandıklarının aksine sayın Cumhurbaşkanı'na karşı kişisel bir takıntım olmadığını da ortaya koymuş oldum sanırım.
       Metinde, Demirel gibi eylemleri tarihe malolmuş tarihi bir kişiyi yine tarihin değerlendireceği belirtiliyor. Tarih elbette değerlendirecek Sayın Demirel'i. Türkiye'nin yazgısına damga vurduğu icraatını bütünüyle değerlendirecek. Türkiye'de bugün yalnızca depremden ibaret olmayan bir enkazdan söz ediliyorsa, daha 1960'larda AET'ye ortak üye olan Türkiye bugün eski komünist ülkelerin bile kabul gördüğü AB'nin kapısında süründürülüyorsa bunda kimin sorumluluğu var acaba?
       Sayın Demirel'in kesintisiz başbakanlık yaptığı 1965 - 71 dönemi, Türkiye'de sanayileşmenin en büyük sıçrama yaptığı, yatırımlarda sanayinin en büyük payı aldığı, özel sektör sanayiinin kurulduğu 1. ve 2. plan dönemleri.
       Mustafa Sönmez'in İstanbul'un 2 Yüzü adlı kitabındaki verilere göre imalat sanayiin katma değer içindeki payı 1964'te yüzde 49.03'ken 1974'te yüzde 55. 6.5 puan yükselmiş.
       Sanayinin yapılanmasında, yer seçiminde bir sorumluluk söz konusuysa, tabii ki o döneme bakmak lazım. Bu yatırımların tümünün teşvikli olduğunu düşünürseniz, sanayiiyi o bölgede yoğunlaştıran baş sorumlunun kim olduğunu da kolaylıkla tahmin edebilirsiniz.
       Kalkınma planlarında yatırımlarda bölgeler arası dengeden sıkça söz edildiği halde neden bu dengenin gözardı edilerek Marmara Bölgesi'ne önem verildiğini ve bölgenin fay hattı üzerinde bulunduğunun, mesleği mühendis olan İTÜ mezunu bir başbakan tarafından neden kaale alınmadığını da sorabilirsiniz. Acaba sanayinin o bölgede yoğunlaşması teşvik edilmeseydi, bölge bu kadar göç alır, ölü sayısı bu mertebelere ulaşır mıydı?
       Ayrıca neden Demirel'i "tarih değerlendirir" diye oturup bekleyelim? Neden bugün değerlendirmeyelim? Tarihi yazacak olanlara karınca kararınca dipnotu olabilecek noktaları neden ortaya koymayalım?
       Metinde deniyor ki, "Cavit Çağlar, yasalar önünde herhangi bir yanlışlık mı yapmıştır?"
       Demek İnterbank'ı satın aldıktan sonra içini boşaltıp devlete kakalamak ve devleti milyar dolar mertebesinde zarara uğratmak, sayın Cumhurbaşkanımıza göre "yasalar önünde herhangi bir yanlışlık" sayılmıyor.
       Metinde deniyor ki, "bir tarihi kişiyi, enkazın baş sorumlusu olarak suçlamadan önce, bu felakette Cumhurbaşkanı'nın hangi kusurlu eylemlerinin olduğunu açık, seçik ve kanıtları ile ortaya koymak gerekmektedir."
       Önceki günden beri okuyucularımızdan gelen mesajlarda okurlarım gayet net olarak anlamışlar ki ben o yazılarda enkazdan sayın Demirel'i sorumlu tutarken tabii ki fiilen depremi kasdetmiyorum, bu felaketteki nihai sorumluluk taşıyanların başında, ülke siyasetinin son 40 yılına damgasını vurmuş bir kişi olan Demirel'in gelmesi gerektiğine işaret ediyorum. Anlaşılan bu farkı sadece düzeltme metnini kaleme alanlar anlayamamışlar.
       Sayın Cumhurbaşkanımız adına düzeltme metnini kaleme alanlar, bir okurumuzun AKUT'la ilgili önerisini de yanlış anlamışlar. AKUT'un enkazın başından kaldırılıp Çankaya'ya davet edilmesini kim istiyor ki? Okurumuzun orada vurgulamak istediği, magazin sanatçılarına Çankaya Köşkü'nde devlet sanatçısı diye plaket veren bir zihniyetin, AKUT gibi örgütleri gözardı ettiği.
       Metinde "sosyal güvenlik yasası onaylanmışken, Cumhurbaşkanı'nın bu yasayı iptal ettirdiği şeklindeki bilgisiz bir okuyucu iddiasını bile süzmeden" yazıya döktüğümden söz ediliyor. Oysa okurumuzun emeklilik yaşıyla ilgili dikkat çekmek istediği nokta şu:
       Süleyman Demirel ilk iktidara geldiğinde emeklilik yaşı kadınlar için 55, erkekler için ise 60'tı. 1969'da Demirel yaş haddini kaldırdı ve kadınlarda 20, erkeklerde 25 yılda emekliliği getirdi. 1986'da Özal yaş haddini yeniden 55 - 60'a çıkardı. Demirel 1992'de yeniden başbakan olunca emeklilik yaşını kadınlar için 38'e, erkekler için 43'e çekti.

"Ceyhan Mumcu, Uğur Mumcu davasından derhal çekilsin!"

       Uğur Mumcu'nun ağabeyi Ceyhan Mumcu'nun Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in avukatı sıfatıyla bana tekzip metni göndermesi, Milliyet okurlarını olduğu kadar, Milliyet okumayanları da ayağa kaldırdı.
       Her telefon eden hayretlerini dile getiriyor ve Ceyhan Mumcu'yu bundan böyle Uğur Mumcu davasında görmek istemediğini ısrarla belirtiyor.
       Ceyhan Mumcu'nun her fırsatta "kardeşimi sistem öldürdü" dediğine dikkat çeken İstanbullu avukat Celal Toprakoğlu, "Ceyhan bey şimdi nasıl oluyor da sistemin başını temsil eden kişinin avukatlığını yapıyor" diye soruyor.
       Bir başka okurumuz Özgür Yaşar ise tepkisini "Ceyhan Mumcu derhal kardeşi Uğur Mumcu'nun davasından çekilmelidir. Bu usluba imza atan biri, ağabeyi bile olsa Uğur Mumcu'yu savunamaz. Kendisi Demirel ailesini savunmaya devam etsin," diyerek dile getiriyor.
       Okurumuz Cemal Akcan'ın e - posta mesajı ise az ve öz:
       "Ceyhan Mumcu, Baba'nın avukatı ha? İsim benzerliği olmasın sakın?
       Vaaayy beeee!..
       Sevgili Tamer. Baba ile mücadelede yanınızdayız. Karşımızda vekil Mumcu'lara rağmen!.. Her Mumcu "Mumcu", her baba da "Baba" değildir.
       En büyük holdinglerimizden birinde üst düzey görev yapan adı bizde saklı bir okurumuz ise hem umuzsuzluğunu dile getiriyor hem de umuda doğru bir sıçrama yapıyor:
       "Uğur Mumcu'nun ağabeyi size karşı Demirel'in avukatlığını üstlenmişse, artık bu memlekette yapacak ne kalmıştır ki bizlere... Siz bırakın Demirel hakkında yazı yazmayı... Köşenizi sivil tplum örgütleriyle ilgili yazılara ayırın. Onlar çok güzel çalışıyorlar. Onların filizlenip daha etkin olmasına hep birlikte çaba harcayalım. Çünkü bizlerin özlediği çözüm onlarda..."

"Cumhurbaşkanı, kendi kuyusunu mu kazıyor?"

       Cumhurbaşkanı Süleynan Demirel'in önceki gün yayınladığımız düzeltme yazısına tepki duyanlardan biri de Şikago Üniversitesi araştırma bölümünde çalışan Fethi Okyar. Atatürk'ün silah arkadaşı ve eski başbakanlardan Ali Fethi Okyar'ın torunu olduğunu tahmin ettiğim Fethi Okyar, ABD'den gönderdiği e - posta mesajında şöyle diyor:
       "Sevgili Meral Tamer,
       Deprem sırasında Cumhurbaşkanı ile ilgili yazmış olduğunuz harika yazıları okumuş biri olarak, bugün tekrar Cumhurbaşkanı kelimesini başlığınızda görünce heves ve iştahla okumaya başladım.
       Doğrusu yazının sonuna gelene kadar bunun gerçekten Cumhurbaşkanı tarafından dolaylı olarak gönderilmiş mi, yoksa dilin en ince maharetleri kullanılarak yazılmış çok usta bir eleştiri yazısı mı olduğunu anlayamadım.
       Ama neyse ki en sonunda merakım giderildi ve insan (hem de böyle kurnaz bir insan) nasıl olur bu kadar zaman düşünüp taşınıp böyle bir yazı yollayabilir diye düşündüm. Öyle görünüyor ki koltuktan gına gelmiş, kendi kuyusunu kazıyor gibi bir his oluştu.
       Bu vesile ile deprem sırasında Cumhurbaşkanımız hakkında yazdıklarınızdan dolayı ne kadar mutlu olduğumu belirtmek istiyorum. Saygılarımla
       A. Fethi Okyar - Şikago

"Asıl siz Demirel'e hakaret davası açın"

       ANAP İstanbul milletvekili Yılmaz Karakoynlu, Cumburbaşkanı'nın düzeltme yazısına duyduğu tepkiyi yalnız bana iletmekle kalmadı, aynı konuya dün Sabah gazetesindeki köşesinde de değindi.
       "Sayın Tamer,
       Bu tekzip mektubunu siyasal olarak nasıl değerlendireceğiniz elbette ki sizin bileceğiniz husustur.
       Ama, Türkçesi konusunda söylenecek çok şey vardır.
       Şu aşağıya aldığım satırlardaki büyük harflerin seçimini hangi imla kılavuzunda bulabilirsiniz?
       "Devletimizin Varlığı ve Bağımsızlığını, Vatanın ve Milletin Bütünlüğünü ve Egemenliğini, Demokratik Hukuk Devletini simgeleyen Cumhurbaşkanı'nı deprem felaketinden sonra ortaya çıkan tüm acılardan sorumlu tutmak, bu acıları sömürerek ona yönelik bir kampanyayı açmaya kalkışmak bir tür deprem sonrası şoku ve şaşkınlığıdır.
       Suçlamalar mantık ve bağlantıdan uzaktır. Basun Etiğine ve Demokratik Hukuk Devletinin simgesine, her yurttaşın göstermesi gereken saygıdan uzaktır.
       Bu Ulusal felaketin altından kalkmamız için en zorunlu tavır Ulusal birliğin..."
       Sayın Tamer,
       Bu yazıdaki hakaret içeriği, sizin yazdığınızdan daha ağırdır. Asıl siz mahkemeye başvurun... Selam ve saygılar
       Yılmaz Karakoyunlu
       İstanbul Milletvekili

"Fay hattına sanayi kurulurken neredeydi?"

       "Sayın Cumhurbaşkanı,
       Önce bu ülkeyi 40 yıldır ben yönetiyorum" diye övüneceksiniz. Sonra "benim bu işlerde ne kusurum var?" diyeceksiniz. Fay hattı üzerinde bu kadar yoğun ve kalitesiz yapılaşma olurken bu ülkeyi herhalde ben yönetiyordum. Saygılar."
       Eczacı Ergin Gül

"Şırnak'taki çobandan sorumlu ama enkazdan sorumlu değil!"

       "Tekzip baştan aşağı sizi doğruluyorken, ülkedeki saptırmanın (takıyye) boyutlarını da gözler önüne seriyor.
       Cumhurbaşkanı'nın Şırnak'taki çobanın koyunlarından bile sorumlu olduğunu ne siz bsöylediniz, ne ben, ne de herhangi bir yurttaş. Kendisi söyledi. Öyleyse Körfez'e istif edilen insanlardan, oraya sıkıştırılan sanayiden sorumlu yoksa Şırnak'taki çoban mıydı, siz miydiniz, ben miydim?"
       Mustafa Aksoy - Bolu

"Takdiri ilahi" deyip, işin içinden sıyrıldı

       Cumhurbaşkanı Demirel depremzedelere "takdiri ilahidir" dedi.
       Rantçı belediye başkanı ve politikacı göz yumar, memur rüşvet alır, mütteahhit malzemeden çalar, mühendis zemin etüdü yapmaz. Türkiye'nin temel sorunu bu.
       Tüm bunlar gün gibi ortadayken Cumburbaşkanı "takdiri ilahi" deyip, işin içinden sıyrılmaya bakar.
       Sizden bu "takdiri ilahi"yi tartışmaya açmanızı bekliyorum.
       Selahattin Başak - Ankara

"Tüm tüketicileri mahkemeye versinler"

       "Köşenizde Süleyman Demirel'in vekilleri av. Ceyhan Mumcu ve av. Sermin Gürbüz imzalı, şahsınıza yönelik "tehdit" mektubunu okudum. Bu yazının içeriğini tartışmaya bile gerek yok.
       Bu deprem inşaatçıdan başlayıp, en tepedeki politikacılara kadar uzanan suç ve sorumluluk zincirinin karanlık ilişkilerini de ortaya çıkramıştır.
       Apaçık ortada olan bu ilişkileri, tüketicileri doğru bilgilendirmek amacıyla kamuoyuna yansıtma sorumlulğunu gösterdiniz. Bu yürekli davranışınıza, aba altından sopa gösterilerek bu ilişkilerin üstü örtülemez.
       Demogojik bir uslüpla sorulan "Meral Tamer'i kaç kişi ciddiye alır?" sorusunun yanıtını da müsadenizle biz verelim.
       Meral Tamer'i Türkiye tüketicileri, yani bu ülkenin tamamı ciddiye alır. Çünkü Tamer, tüketicilerin doğru bilgilendirilmesi ve haklarının korunması için uğraş veren, çıkar ilişkileri içinde olmayan bir basın emekçisidir.
       Sayın Tamer, sizi mahkemeye veren anlayışı kınıyoruz. Bu anlayış yine hata yapıyor, çünkü sadece sizi mahkemeye vermek yetmez. Bütün tüketicileri vermeleri gerekir!"
       Mehmet Sevim
       Tüketiciyi Koruma Derneği Başkanı

Meral Tamer - Milliyet - 26.09.1999
Yazara E-Posta: mtamer@milliyet.com.tr