"70'ine
gelen profesör ve generallerin suçu ne?"
"Sayın Tamer. Size bir sorum var: Devletin
üniversitelerinde bir profesör 70 yaşına gelince yaş
sınırından yasa zoruyla res'en emekli oluyor. Bir asker, rütbesi
ve makamı ne olursa olsun 70 yaşından sonra görev yapamıyor.
Bu durumda bizim 70 yaşın üzerindeki cumhurbaşkanlarımız,
başbakanlarımız, bakanlarımız neye dayanarak bizi yönetmeye
çalışıyorlar?
Yanıtınızı duyar gibi oluyorum: Yasaları
kendileri yapıyorlar. Bu kadar mantıksızlık ancak bizde mi
olur? Yabancı ülkelerden örnek vermeye kalkışmayın, kabul
etmiyorum; biz kendimizden sorumluyuz. Reagan'ın, Yeltsin'in ya
da bir başkasının performansı beni ilgilendirmez. Beni
bizimkiler ilgilendiriyor. Yabancı ülkedekiler için o ülkenin
vatandaşları yorum yapsınlar.
70 yaşının üzerindeki yöneticilerin hepsi
görevini bırakmalı, hatta yasa zoruyla kitap yazmalı. Kitap
yazmazlarsa emekli maaşları bile kesilmeli. Saygılar."
Dr. Ali Haydar Yedek
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in
bana tekzip yollaması ve dava açması sonrasında Milliyet
okuru olan - olmayan, tanıdık - tanımadık herkese çok teşekkür
ediyorum.
Yurdun dört bir yanından bu davada beni savunmak
isteyen avukatlara da, en iyi avukatı tutmam için gerekli
avukatlık ücretinin bir bölümünü ödemek isteyen okurlarıma
da, mahkemede tanıklık yapmaya talip olanlara da yürekten teşekkür
ediyorum.
Geçen yazımda da belirttiğim gibi gazetemizin
hukuk bürosu beni savunacak. Ama tanıklık yapmak isteyenlere büyük
bir memnuniyetle kapımız açık.
Dava Ankara 28. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılmış.
Ankara'daki hukuk büromuzun başkanı avukat Şahin Mengü de
çok sayıda tanığın dinlenmesinde sakınca görmüyor.
Cumhurbaşkanı ile ilgili okur tepkilerini -konuyla
ilgilenmeyen okuru bıktırmamak için- burada noktalıyorum.
(Ancak çok çarpıcı bir yazı gelirse bu vaadimi
tutamayabilirim.)
Mahkemede tanıklık yapmak isteyenlerin ad ve
adreslerini ayrı bir dosyada topladık. Tanıklık için adlarını
yazdırmak isteyenler logonun yanındaki faks ve e - posta ile
bana ulaşabilirler.
"Cumhurbaşkanı'yla ilgili
yazılarınıza katılıyorum. Müsadenizle ben de inşaat mühendisi
olan zatlarının ülkemiz ve insanlarının geleceği üzerine
geçmişten gelen sorumluluk bilinçlerinin ne derece büyük!
olduğunu göstermek amacıyla icraatlarından bir örnek vermek
istiyorum.
Cumhurbaşkanı'nın memleketi olan Isparta 1.
dereceden deprem bölgesidir. Yörenin önemli fay hatlarından
olan Burdur Fay Hattı'nın bir bölümü bu ilin sınırları içinde
yer alan Burdur Gölü'nün güney kıyısı üzerinde kuzeydoğu
- güneybatı doğrultusunda uzanmaktadır. Bu fay hattı
üzerinde 1924'te 6.9 ve 1971'de 5.9 büyüklüğünde depremler
meydana gelmiştir. Burdur Gölü hem bu derece önemli bir
fay üzerindedir hem de doğa koruma alanıdır. Buna rağmen gölün
kıyısındaki tarım alanları üzerinde 1991 seçimlerinden
sonra kurulan Demirel başkanlığındaki 49. Hükümet
döneminde tüm bilimsel uyarılar ve kamuoyu baskısı gözardı
edilerek bir organize sanayi bölgesi ve havalimanı
kurulmuştur. Tesisler arasında bir de kimya fabrikası
vardır. Gelecekteki bir depremin Yalova'daki Aksa'nın benzeri
bir çevre felaketi yaratacağı kuşkusuzdur."
Murat Emre - Isparta
"Türkiye'de yaşananlar çabuk
unutuluyor. Ne var ki, 40 yaşıma gelmeme rağmen değişmeyen,
unutulmayan 40 yıldır siyasetle uğraşanlar. Ve hala T.C.'nin
başında olanlar.
Burdur Gölü'nün korunması için RAMSAR Projesine
imza atan sayın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olmasına
karşılık. Isparta Oranize Sanayi Bölgesi'ni, Burdur
Gölü'nün kenarına kurdurmakta ısrar eden ve CED raporu
alınmasını engelleyen kimdir? Burdurlu çevrecilerin karşı
çıkmasına kızarak, Türkiye'yi dolaşan Cumhurbaşkanı'nın
Burdur'a gelmemesinin nedeni bu mudur?
Isparta - Dereboğazı - Antalya yolu
"doğa"nın gazabına uğradı. Yapılan yol defalarca
yamandı. Defalarca asfaltlandı. Çin Seddi'nin bir örneğini
bu yolda görmek mümkün. Bu yolun yapımı için Cumhurbaşkanlığı
ödenekleri aktarılırken, 1996 - 97 yıllarında Antalya -
Korkuteli ve Antalya - Alanya yollarının yapımları
durduruldu. Bu yol ödenekleri hangi yola kaydırıldı?
Türkiye'de öncelikle yapılması gereken yollar
varken, Dereboğazı yolu kimler için çok önemli de hala
paralar akıtılmaya devam ediliyor? Bilgilerinize..."
Adnan Taraşlı Burdur Gazetesi sahibi
"Meral Hanım,
Cumhurbaşkanı hakkında zevkle okuduğum
yazılarınızdan sonra mahkemeye verilmeniz (hem de kimler
tarafından) beni üzdü, fakat şaşırtmadı. "En iyi müdafaa
taarruzdur" fetvasından yola çıkanların abes'in müdafaa
edilemeyeceğini bilmemeleri de garibime gitti. Doğru
bildiğiniz yolda yürüdüğünüz için sizi candan tebrik
ediyor ve destekliyorum. Deprem molozuyla birlikte sair molozun
da kaldırılıp bir kenara atılmasının vakti geldi de geçti
bile. Sanırım milletin gönülden arzu ettiği bir şeyi dile
getirdiğiniz için de alacağınız destek büyük olacaktır.
Bu ülkenin idaresi bacılara - hocalara
bırakılamayacağı gibi köylülere ve çobanlara da bırakılamıyor.
Saygılar."
Dr. Buğra Atsız - Kanada
"Sayın Tamer,
Tarih sayfalarına dipnot olabilir düşüncesiyle
size 1 - 2 hususta görüşlerimi aktarmak istedim.
Birincisi, Cumhuriyet tarihimizde 10 yılı aşkın
süreyle ülkenin kaderini yönlendiren ilk liderimiz büyük
önder Atatürk, 1923 - 1938 yıllarında 15 yıl süreyle
ülkemizin bağımsızlığını sağlayıp "devlet
kuran" bir lider olarak tarihteki mümtaz yerini almıştır.
10 yılı aşkın süreyle ülkemizi yöneten ikinci
önder İsmet İnönü ise 1938 -1950 yılları arasındaki
iktidarında ülkemizde "demokrasiyi kuran" bir lider
olarak tarihteki mümtaz yerini almıştır.
1963 - 1999 yılları arasındaki 35 yılı aşkın
sürede ülkemizin kaderinde etkin olan sayın Süleyman Demirel
ise "Türkiye'de kendisini iktidardan uzaklaştırmak
pahasına demokrasinin kesintiye uğratıldığı bir yönetici"
olarak tarihe geçmiş bulunmaktadır.
İkincisi, size gönderilen tekzip yazısında aynen
şöyle denilmektedir: "Süleyman Demirel'in tüm yaşamı 5
yıllık ve yıllık planların üretilmesi ve yürürlüğe
konulması ile geçmiştir."
Bildiğiniz üzere planlar 1963'ten beri
üretilmekte ve yürürlüğe konulmaktadır.
Bunun aksi düşünülemez. Zira Anayasa
hükmüdür. Buradaki sorun, geçen gün DPT Müsteşarı'nın
basın toplantısında belirttiği üzere Planlama Teşkilatı'nın
fiilen yok edilmesini sağlayan sürecin nasıl ve kimin yönetiminde
başlatıldığının saptanmasıdır.
Hiç unutulmamalıdır ki bu süreç, Kenan Evren
darbesinden hemen önce 38 planlamacının bir kalemde Planlama
Teşkilatı'ndan uzaklaştırılmasıyla başlatılmıştır. Bu
sürecin başlatılmasına onay makamı Başbakanlıktır ve
Başbakan da Sayın Süleyman Demirel'den başkası değildir.
Diğer bir deyişle tekzip yazısında
"planlama anlayışı geriye gitmemiş, toplum yaşamında
etkinliği sürmüştür" düşüncesi sadece bir önermedir
ve gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Ne kadar acıdır ki,
Planlama'nın etkinliği yok edildikten sonra Amerikan destekli
tahvil çıkartma arayışlarına kadar gelinmiştir."
Eski bir planlamacı Coşkun Ürünlü
"Sayın Tamer. Yıllardır bu
ülkeyi yöneten sanki başkalarıymış gibi işin içinden sıyrılmaya
çalışıyorlar. Sadece müteahhitlere suçu yıkmakla olmaz. En
az müteahhitler kadar bu memleketi yönetenler ve bu tür yapılaşmalara
izin verenler de suçludur. Ancak kendi suçlarını açığa çıkarmak
isteyenleri ellerindeki gücü kullanarak susturmaya çalışmaktadırlar.
Ama artık öyle bir yere geleceğiz ki susmayacağız,
susturamayacaklar. Herkesin güvenli yaşayabileceği bir Türkiye'yi
birlikte kuracağız.
Eğer yazdıklarınız suçsa bu suça aynen katılıyorum.
Dava açılacaksa, bize de açsınlar. Kendileri de müteahhitlere
af çıkarsınlar. Kaçak ve ruhsatsız yapılara af çıkarsınlar.
Bu kadar insanın ölmesi yetmez, daha çok insanı
öldürsünler."
Fuat Yürek - İstanbul
Yazara E-Posta: mtamer@milliyet.com.tr